Evet oldukça uzun bir zamandır yazamıyorum bir şeyler farkındayım ama öyle feci bir iki hafta geçirdim ki. Arka arkaya olan sınavlara çalışma stresinin yanında gayet aynı güne dizilmiş ödevler ve sos olarak bir adet de lab raporum vardı. Afiyetle yedim hepsini maşallah hatta yarınki Makina Teorisi vizesine bile yer kaldı.
Giriş sayılamayacak, mazeret sıralama paragrafını geride bırakırken neler yazmalıyım diye düşünmeye devam ediyorum, hatta bu satırlar da yazacaklarımı toparlamak için süre kazanma çabaları. Tabi "yazı" dediğimiz olgu gerçek zamanlı bir sunum olmadığından böyle nafile çabalara gerek yol elbet ama bunları yazıp ilginç şeyler düşünmek ve düşündürmek hoşuma da gitmiyor değil.
Geçen hafta, çıktığı günden beri aklımı kurcalayan "nVidia'nın CUDA teknolojisini nerede ve nasıl mantıklı bir amaç için kullanabilirim" sorusunun cevabının burnumun dibinde olduğunu farkettim. Sen git o kadar fizik simülasyonu vs. gibi şeylere ilgi duy, nasıl yaparız ederiz diye öğrenmek için makine mühendisliği bölümüne gir ama oradaki sonlu eleman analizi vs. gibi tam paralel hesaplamaya elverişli alanlar için biçilmiş kaftan olan bu teknolojiyi kullanmayı akıl edeme!
Isı transferi dersinde 2 boyutlu bir nesneyi(daha doğrusu bir nesne kesitini) küçük noktalara ayırıp bunlar için ısı denklemlerini çıkartırken kafamda çakan şimşek dersin kalan 30 dakikasını heyecandan yerimde zıplamamaya çalışarak geçirmeme sebep oldu. Ders çıkışında konuyu anlatmak için yanına koşarak gittiğim dersimin hocası ve aynı zamanda danışmanım olan Abdullah Ulaş sayısal analiz ve bilgisayar destekli analiz çalışmaları konusuna çok yakın olmadığı için sistemin getireceği inanılmaz hız artışını kendisine net olarak anlatmakta biraz zorlandım. Bu sebeple konuşmamız sırasında bu konularda oldukça tecrübeli olan Cüney Sert'le görüşmemin daha doğru olacağına karar verdik.
Koşa koşa Cüneyt Hoca'nın G bloktaki odasına gittim, kapıyı tıklattım ve... *trrk*, kilitli! Saat 12:30 civarı olduğu için odasında olmaması çok da şaşırtıcı değildi aslında. Öğlen arasından hemen sonra kendisini yakalyabilmek adına öğlen yemeği olarak G blok kantininden aldığım patatesli gözlemeye razı oldum. Robot Topluluğu odasında bir yandan topluluğun yeni sunucusunda kullanılmak üzere Linux destekli ağ kartları seçip bir yandan Cüneyt Hoca'nın blogunu okudum. Yaklaşık 45 dakika sonra odasına telefon ettim, telefonu açınca "Hocam müsaitseniz bir şey konuşmak istiyorum." dedim. "Müsaitim" cevabını aldıktan 5 dakika sonra odasındaydım. Hikayenin kalanını Cüneyt Hoca'nın blogunda, "İşimi Seviyorum" başlıklı 19.10.2008 tarihli yazıda bulabilirsiniz. Okuyup gelin, ben bekliyorum.
Evet okuduysanız şu anda bu teknoloji ve paralelleştirmeyle uğraştığımı tahmin edebiliyorsunuzdur. Uzun zamandan sonra programcılık konusunda beni gerçekten zorlayan, kağıt kalem kullanarak bir şeyler çizmeden kafamda canlandırmakta, hesaplamakta zorlandığım bir problem ve sistemle karşı karşıyayım resmen. Tüm spesifikasyonları okuduktan sonra açtığım basit "paralel matris çarpma" programını tam olarak anlamak için fazladan çaba sarfediyorum resmen. Yine de inanılmaz eğlenceli ve heyecan verici bir iş. Sanırım bölüme tutunmak için bir sebep buldum sonunda. Bu konuda hevesimi kırmak/beni ciddiye almamak bir yana daha ilk andan dikkatle dinleyip heyecanımı paylaşan Cüneyt Hoca'ya Türkiye'deki akademik çevrelerde yeniliklerin olabileceğine ve tren kaçmadan bir şeyler yapılabileceğine dair umutlarımı güçlendirdiği için büyük bir teşekkür borçluyum sanırım :)
Bu da böyle uzun ve fazlaca kişisel bir yazı oldu ama çok yakında tablet PC'me Ubuntu kurma maceralarımı anlatan teknik bir yazıyla baş başa bırakacağım sizleri, hoş görün beni. Görüşmek üzere...