Pazartesi, Kasım 29, 2010

Askerlik şubesi anıları - 2

Geçen bölümde kahramanımız BYK belgelerini tamamlayıp dönmek üzere askerlik şubesinden ayrılmıştı. Sonrasında başına neler geldiğini öğrenmek istiyorsanız okumaya devam edin. "Bana ne lan BYK'tan askerlikten" diyenler hemen "Ctrl + W" yapsınlar, çok güzel bir şey olacak. (IE6 kullananlarda olmayacak ama hala IE6 kullanıyorsanız sizi Nevşehir'deki yeraltı mağaralarına alalım. Evinizden daha konforlu geleceğini garanti ediyorum.)

Ertesi sabah belgelerim tam olarak tekrar yanına gittiğim aynı memur beni gayet güler yüzlü karşıladıktan sonra yüzme bilip bilmediğim, hobim olup olmadığı vs. gibi eğlenceli sorulardan oluşan bir anket yapıp yanıtlarımı anında bilgisayara girdi. Sonrasında aşağıdaki doktorda sağlık kontrolünden geçebilmem için üzerine fotoğrafımı bantladığı bir belgeyi elime tutuşturarak "git kontrolden geç ve oradan alacağın kağıtla/onayla tekrar gel" dedi. Şimdiden asker olmaya alıştığımdan emre itaat edip aşağıdaki güzelim muayene sırasına girdim.

Sıra bana gelene kadar pek değişik bir şey olmadı. Daha sonra aralarında benim de bulunduğum 5-6 kişiyi içeriye aldılar. Hepimize önce botlarımızı sonra donlarımızı... Desem inanırdınız muhtemelen ama hayır hepimizi sıraya sokup önce belgeleri istediler sonrasında da ayakkabılarımızı çıkarttırıp boyumuzu ve kilomuzu ölçtüler. Üzerine çıkan kişinin kafasına yukarıdan inerek "Vıjjjjjk - tak" efektiyle  hafifçe vurup boyunu ve kilosunu ölçen aletten benim için "74 - 84" sonucu çıkmıştı. Ben içimden "oha ne ara 74 kiloya indim ben ya?" diye sevinirken acı gerçekle yüzleştim: 1.80+ sandığım boyum bu teknoloji harikası alette 1.74 çıkmıştı ve insandan çok ayaklı bir armutu andırdığım hissini kuvvetlendirmek üzere kilom da 84 olarak ölçülmüştü. Askeri standartta aletler olduğunu düşündüğümden ve "benim çocuğum aslında çok zeki" benzeri bir rezillik çıkartmak istemediğimden sonuçların bu şekilde kayıtlara geçmesine itiraz etmedim.

İçeri, doktorun yanına gittiğimde bir rahatsızlığım olup olmadığını sordu. Renk körü ve düz tabanım diyince "sen şöyle içeride ayakkabılarını çıkartıp bekle, diğerlerini aradan çıkartıp öyle bakayım sana" dedi. Yoksa çürük müydüm? Az sonra... (burada lütfen tuvalete gidin, bir çay falan koyup gelin ki daha heyecanlı olsun)

Doktor yanıma geldiğinde yüzü ifadesizdi. Ayklarıma bakıp, "nasıl, çok ağrı yapıyor mu?" diye sorduğunda "uzun süre ayakta kalırsam baya ağrıyor tabi ama yaşayabiliyorum" dedim. O da "zaten bu düz taban değil taban çökmesi, bir ayağın normale baya yakın" diyerek yüreğime su serpti(!). Devamında hayatımda kaçıncı kez gördüğümü hatırlamadığım o aptal renkli noktacıklardan oluşan defterde bir sürü sayıyı görememem ya da yanlış görmemle renk körü olduğum ve bunun ne tip olduğu(A-bilmemkaç gibi bir kodu var şubede) kayıtlara geçti.

Elimde doktor raporum, yüzümde gururlu ifadem, memurumun(evet o benimdi artık) yanına çıktığımda belgemde bir sorun olduğunu farkettik. (buraya da gerilim müziği alalım Uğur'cum)...

Doktor "askerliğe elverişlidir" damgasını basıp imzalamamıştı. Aynı hızla aşağı gidip bu ufak(!) ayrıntıyı da hallettikten sonra "ben hemen gitmek istiyorum askere" şeklindeki beyanım doğrultusunda bir erken sevk dilekçesi de imzaladım. Artık özgürdüm; en azından Kasım ortasına kadar özgürdüm yani. Sevgili memurum Kasım'ın 10-15'i gibi telefonla sevkimin gelip gelmediğini öğrenebileceğimi söyledi, ben de onaylayarak ayrıldım.

Kasım'ın 15'i geldiğindeyse çok ama çok ilginç şeyler olacaktı...

Mr. Fragman'ın sesiyle
On November 15th...
Lots of strange things are about to happen to...
BYK...
At Military Office...
At PTT...
And may be at more places!
Coming to Eğlencelik Okuma Parçaları...
VERY SOON!