Cumartesi, Ocak 17, 2009

Serbest Çağırşım(valla bak)

Evvet kafam iyiyken yazdığım bu ilk blog yazıma hepiniz hoşgeldiniz sevgili takipçilerim(evet biliyorum sayınız bir elin parmaklarını geçmiyor :D). ODTÜ'de final döneminin keyfini sürmekle meşgulüm. Evet yanlış duymadınız(ya da okumadınız) KEYİF(sadece İtalyanca ve Türkçe'de olan güzel sözcük, teşekkürler Burcu)! Niye ve nasıl peki?

Şöyle ki, dönem içerisinde zaten ödevdi, lab raporuydu bilmemneydi diye uğraşırken bi sürü şeye çalışmış oluyorsun(evet bi sürü, katlediyorum Türkçe'yi derken aslında katlettiğimi, katletmeden söylüyorum, blü, evet) ve bu sebeple sınavdan 1-2 gün önce şöyle bir bakınıp günün kalan kısmında kendini aylardır oynamaya hasret kaldığın oyunlara veriyorsun. Sınava girdiğinde sonuç hiç de fena olmuyor. Yapmayanlara tavsiye ederim.

Bu durumun dışında bugün hem sevdiğim bir şeyi yapmak(program yazmak) hem de karşılığında para kazanmak için işe gittim. Para kazanma kısmı tabi ki ikinci planda ancak şu var: bir insan yaptığı şeyi severek, isteyerek yapıp üstelik bunları güzel, özgür bir ortamda ve üzerine bir miktar da para alarak yaptığında gerçekten keyifleniyor(evet yine o kelime! :D). Üstelik almak istediği PSP için de para biriktirmiş oluyor. Bu ortamı sağlayan sevgili iş veren ve çalışma arkadaşlarım olan Yasemin Şahin ve İlter Tolga Doğan'a buradan teşekkürlerimi sunuyorum :)

Kafamın iyi olması sebebiyle konudan konuya atlıyorum, kusuruma bakmayınız efenim. (Bu arada dip not, kafamı iyi yapan Yaseminler'in İtalya'dan getirdiği şarap, bir teşekkür daha...) Pazartesiden beri "en sevdiğim" benimle konuşmuyor, halbuki ben onun için hem çok istediğim bir organizasyona katılmamayı göze alıyor hem de çok istediği bir şeyi elde etmesini sağlamak için Almanya'daki arkadaşıyla arada Facebook'tan konuşup bir şeyler ayarlamaya çalışıyorum. Evet hayatım ben seni çok seviyorum...

Hop, yeni bir konuya geçtik, paragraf başının da belirttiği üzere. Çok değerli Cüneyt Hocam'la birlikte yürüttüğüm projeden hepinize bahsetmiştim sanırsam. Bu kısım onunla ilgili. Cüneyt Hocam yaklaşık bir hafta önce Matlab'da yazdığı akış çözücünün C++ kodlarını bana gönderdi ben de kafamı ilk topladığım gün buradaki matris-vektör çarpımlarını CUDA'nın süper paralel işlem teknolojisiyle kat kat hızlandırmaya uğraşacağım. Hatta yanına ek olarak sparse matrix-vector çarpımını optimize eden kodu element-by-element olmayan yöntemle de yapmaya çalışacağım. Bana şans dileyin(evet biliyorum çoğunuz anlamadı bu kısmı ama küfretmiyorum korkmayın ;)).

Son olarak Almanya Konsolosluığu ile papaz olan Ceren'e şans dileyip(evet resmen şansa ihtiyacı var kızcağızın, siz de dileyin ;)) bu karman çorman "gönderi"mi sonlandırıyorum. Hiç yorum falan yazmıyorsunuz, bozuluyorum bu arada haberiniz olsun.

Bir başka BYK ürününde görüşmek üzere, "şimdilik hoşçakalın".

Pazartesi, Ocak 05, 2009

Yaşamak

Evet yine uzun bir ara verdim yazılara farkındayım. Ders, proje, sınav, ofis, yeni yıl vs. bir sürü şey girdi araya. Bahanem yine bol anlayacağınız. Neyse sonunda tekrar yazıyorum ya önemli olan o değil mi? :)

Böyle gülen surat falan koyuyorum ama aslında pek eğlenceli bir yazı olmayacak bu seferki. Yeni yıla en sevdiğimin, Seylanımın yanında girdim bu sene. Pegasus Havayolları sağolsun uygun fiyatlı uçak biletleriyle bizlere daha sık ve rahat görüşme imkanı sağlıyor. Ankara EGO'nun muhteşem otobüs hizmetlerini de unutmamak gerek. Zahmet edip havaalanına otobüs seferi koymuşlar ama İzmir - Ankara arası 50 dakika sürerken havaalanından evime ancak 2 saatte gidebildim.

Evet yine sizin için kısa benim içinse nispeten uzun bir zaman dilimi içerisinde hem girişi yapıp hem de bu yazının iyi haberler içeren tek kısmını yazmış oldum. Asıl konuya gelirsek... Evet, yaşamak. Şimdi çok yapılmış olan "her günümüz çok değerli", "ne zaman öleceğimiz belli değil" geyiklerini yapmak istemiyorum gerçekten ama önce yılbaşında doğalgazdan ölen 7 üniversite öğrencisi, bunun devamında aynı bölümde okuduğumuz, birlikte proje yaptığımız Alper Gümüşel'in trafik kazasında hayatını kaybettiği haberi yeni yılı benim için gayet tatsız bir hale getirdi. Yani nasıl söyler ki insan, daha geçen gün birlikte sınava girdiğim, telefonunda bir türlü bulamadığı hesap makinesini gösterip şaşırttığım, makina elemanları projesine birlikte başladığım o eğlenceli ama çok sık da görüşemediğim insan artık hiç yok. Ne onu daha çok tanıma fırsatım ne de onunla tekrar herhangi bir şey yapma fırsatım olacak. Elimde olan tek şey kaza haberi ve eskiden kalma fotoğraflar.

Her ne kadar klasik geyikleri yapmayacağım dediysem de, söylemek istiyorum: hakikaten neyin ne zaman olacağını bilemiyoruz. Bu yüzden hem hayatı dolu dolu yaşamak lazım hem de kimseyle, hele ki sevdiklerimizle, hiç küs kalmamaya, hiçbir şeye çok üzülmemeye çalışmak lazım. Ben de işte şu an her ne kadar sarsılmış olsamda hem olayın çok taze olması sebebiyle hem de yukarıda saydığım şeylerden dolayı çok üzülmemeye çalışıyorum, onun vakti de bu kadarmış demeye çalışıyorum ama zor işte. Benim için bu kadar zorsa daha yakınları, ailesi için nasıldır düşünmek bile istemiyorum. Hepsinin başı sağolsun...

Evet böyle bir yazıyla devam etmek istemezdim uzun zamandan sonra ama şu an içimdekiler bu. Gerçekten ne bir proje ne başka bir şey çok önemli. Sevdiklerinize gereken önemi verin siz de lütfen. Daha iyi şeyler içeren bir yazıda görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın...